Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Deniz kobrası, dünyanın en zehirli yılanıdır.
Filler zıplamayan tek memelilerdir.
Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.
2 bin 600 kurbağa cinsi vardır.
Bir sineğin, saatteki hızı 8 km’dir.
Yunuslar, gözleri açık uyurlar.
Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.
Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
İnek sütünün pH değeri 6’dir.
Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
Dalmaçyalilar gut olmayan tek köpek cinsidir.
Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
Meşe ağaçları elli yasına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
Aslanlar bir günde 50 kez çiftleşebilirler.
Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi.
Salatalığın yüzde 96’si sudur.
Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur.
Timsahlar renk körüdür.
Yarim kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
Sadece dişi kanaryalar ötebilir.
Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yasayabilirler.
Havuca rengini karoten verir.
İnciler sirkede erir.
Zikir anmak, Allah’ı hatırlamak, her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine uymak, yasakladıklarından sakınmak. (Bkz. Tasavvuf) Anma, anımsama, ezberleme, hatırlama. Söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua için kullanılan sözler. Bazı alimler zikri, insana sevap kazandıran her türlü hareket olarak tarif etmişlerdir.
Yeni Zelanda’da yaşayan Kea adında bir cins papağan araba pencerlerinin etrafındaki kauçuk şeritleri yer!
Kaydedilen en uzun tavuk uçuşu 13 saniyedir
Dünyadaki beyaz karıncaların toplam ağırlığı insanlarin 10 katıdır.
Eşeklerin gözleri dört ayaklarını da görebilecek şekildedir.
Kedilerin her bir kulağında 32 adele vardır.
Kutup ayıları solaktır.
Zürafalar 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptirler.
Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
Yeni Zelanda Güneybatı Pasifik Okyanusunda, iki büyük ada ve birçok küçük adalar üzerinde kurulmuş, 34°25’-47°17’ güney enlemleri ve 166°27’-178°35’ doğu boylamları arasında yer alan bir güney yarım küre ülkesi.
Baykuş, mavi rengi görebilen tek kuştur.
İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.
Develerin üç tane kaşı vardır.
Kirpiler suyun üzerinde batmadan kalırlar.
Istakozların kanı mavi renktedir.
BAYKUŞ (Strix);
Alm. Eule(f), Fr. Hibou, İng. Owl. Familyası: Baykuşgiller (Strigidae). Yaşadığı yerler: Ağaç kovukları, harabeler, kuleler, terk edilmiş kuş yuvaları. Antarktika hariç dünyanın her yerinde. Özellikleri: Gece avlanan yırtıcı kuşlardır. Ömrü: 60-70 yıldır. Çeşitleri: Boyları 18-70 cm arasında değişen 123 kadar türü vardır. Bunlardan alaca baykuş, ak baykuş, cüce baykuş, puhu, kukumav, peçeli baykuş meşhurlarıdır.
Öne doğru yönelmiş Eski Mısır’da kediler kutsal hayvan sayılıyordu ve öldükleri zaman insanlar saygılarını göstermek için kaşlarını kazırlardı.
Mısırın ilk devirleri(4 binyıl-M.Ö.16. yy)
Mısır, eski dünyanın ilk siyasi birliğidir. Bu erken doğuşta raslantı dan çok olağanüstü şartların oluşturduğu bir yazgı vardır. Bu ülkenin siyasi, etnik manevi dayanıklılığı, sürekliliği bu oluşumu belgeler. Mısır imparatorlğuu, Asyanın büyük imparatorluklarından da, Roma İmparatorluğu’ndan da uzun ömürlü olmuştur.
Fil yavrusu, hortumuyla annesinin kuyruğuna tutunarak dolaşır. Sürü içindeki dişiler doğumlarını birbirlerine göre ayarlayıp sırayla doğum yapıyorlar.
Kuş örümceği sırtında 300 yavrusuyla gezer.
Keseli farenin yavruları annelerinin sırtına ısırarak tutunur.
Salyangozların 25 bine yakın dişi vardır.
Yılanlar duyamaz.
Zürafalar yüzemez.
Kediler şeker tadını ayırt edemez.
Timsahlar, dillerini dışarıya çıkaramazlar.
Kangurular, geriye doğru yürüyemez.
Kelebekler, ayakları ile tat alırlar.
Atlar, bir ay ayakta kalabilirler.
Fareler kusamaz.
Yılanlar duyamaz.
Kirpiler suda batmaz.
Sineklerin 5 tane gözü vardır.
Develerin 3 tane kaşı vardır.
Bir sineğin hızı saatte 8 km.dir.
İstakozların kanı mavi renktedir.
Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
Sığırların 4 tane midesi vardır.
Kangurular geri-geri yürüyemezler.
Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.
Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.
Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur.
Deniz kobrası dünyanın en zehirli yılanıdır.
Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir.
Kediler şeker tadını ayırt edemezler.
Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
Deve deniz suyu içebileceği gibi bir defada 250 litre su da içebilir.
Karınca kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir.
Çekirgenin kulağı dizindedir.
Avusturalya’da yaşayan Rheobatrachus Silus türü kurbağalar yavrularını midelerinde büyütür.
Zürafanın kalbi 350 mmHg.’lik bir basınçla kan pompalayacak kadar güçlüdür.
Bir pire kendi vücut yüksekliğinin 100 katından fazla yükseğe sıçrayabilir.
Öte yandan pirelerin kan damarları yoktur. Vücudun iç kısmı tümüyle, berrak akıcı bir kanın içinde yüzer.
Bazı yılanların 0.028 gramlık zehiri, 125.000 fareyi öldürecek kadar güçlüdür.
Yılanların çene kemiği olmadıgından ağızlarını diledikleri kadar çok açabilmektedirler.
İnsan vücudunun radyasyona direci 600 rads dolayındadır.Oysa akreplerde bu direnç 40-150 bin rads’a kadar yükseliyor.
Bukalemun dili kendi uzunluğunun 1,5 katı mesafeye kadar ulaşır
__________________
Ölüm hayatın her köşesinde bizi beklerken
Ecel her sokak başında pusudayken
Çakal sürüleri umutlarımıza tetik çektiğinde bile
UNUTMADIK DOSTLARIMIZI!!!Her rüzgâr savuracak bir toz bulur.
Her hayal yaşanacak bir can bulur...
Her düş gerçekleşecek bir umut bulur...
Kolay bulunmayan tek şey güzel bir dostluktur
|
|
|
20.08.08, 06:01 PM |
#2 |
|
Hayvanlar ve teknoloji
Davranışlar ve sistemler
Hayvanlar ve teknoloji
Bir tasarımcı, aklındaki modelleri boş bir kağıda çizerek tasarlar. Tasarımcının o ana kadar gördüğü her şey, tasarımını şekillendireceği örnekleri oluşturur. Çünkü doğadaki her form, her şekil bir tasarımdır. Hiçbir tasarımcı daha önce hiç görmediği, hiçbir şekilde bilgi sahibi olmadığı bir şeyi tasarlayamaz.
İsterseniz öncelikle bir tasarımcının yeni bir tasarım meydana getirirken izlediği yolu aşama aşama inceleyelim: Tasarımcı öncelikle, tasarlayacağı materyalin kullanım amacını, işlevini belirler. Daha sonra tasarımın kullanıcısını ve onun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, tasarımın sınırlarını tespit eder.
Dünyadaki meslek grupları arasında belki de en sakin ve rahat şartlarda çalışanlar endüstri ürünleri tasarımcılarıdır. Bunun nedeni iyi bir tasarımın, çok çalışıp gayret göstermenin yanında, o an insan aklına iyi bir fikir veya detayın gelmesi ile alakalı oluşudur. Bu aşamada tasarımcının elinin altında bulunan, boş bir kağıt ve kalemden başka bir şey değildir. Bu arada tasarlayacağı materyalle ilgili olarak daha önce dizayn edilmiş örnekleri de araştırdığını ve incelediğini unutmamak gerekir.
Aylarca süren eskiz çizimlerinde tasarımcı belki de yüzlerce dizayn çizer. Daha sonra bunlar incelenir ve içlerinden işlev/estetik oranı en elverişli ve üretime en uygun olan bir veya daha fazla çalışma seçilir. Bundan sonra üretim sürecinde çıkması muhtemel detaylar üzerinde çalışılır.
Önce tasarımın ufak ölçekli bir modeli yapılır. Böylece çizimler ilk defa üç boyuta çıkmış olur. Daha sonra tasarımın bitmiş şeklinin görülebilmesi amacıyla birebir boyutlardaki bir modeli de yapılabilir. Bütün bu işlemler zannedildiği kadar kısa sürmez, bilakis senelerce vakit alabilir. Daha sonra, oluşturulan heykel model üzerinde bazı deney ve testler yapılır. Kullanıcıya olan uygunluğu araştırılır.
Piyasaya yeni çıkan bir tasarım, ilk başta doğal olarak görünüşü ile ilgi çeker. Müşterilerinin beğenisini kazanır. Genelde bir malın satışındaki ilk faktör şekil, renk gibi öğeleri içeren dış görünüşüdür, daha sonraki faktör ise fonksiyonudur.
Görüldüğü gibi bir ürünün tasarımı için, ilk adımdan üretim aşamasına kadar oldukça zahmetli bir süreç gerekir. Oysa tüm tasarımların gerçekte tek bir sahibi vardır ve O'nun için yaptığı işlerde hiçbir zahmet yoktur. Allah tüm canlıları kusursuzca ve tek bir "ol" emriyle yaratmaktadır. Bir ayette bu gerçek şöyle bildirilir:
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca ol der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117)
Örneksiz yaratma ve yoktan var etme gücü yalnız Allah'a mahsustur. İnsan ise sadece olanları kopya eder. İşin daha derinine inilecek olursa, tasarımı yapan insanın zaten en güzel surette tasarlandığı gerçeği ile karşılaşırız. Allah canlıları ve insanı yoktan var etmiş ve insana da bir tasarlama yeteneği vermiştir.
Sadece insan becerisiyle yapıldığını sandığımız birçok şeyin tasarımı ise, gerçekte doğada mevcuttur. Büyük bir bilgi birikimi ve insanların yıllar süren araştırmaları sonucu ortaya çıkan yapılar veya teknolojik ürünler, doğada zaten milyonlarca yıldır durmaktadır.
Bunun farkında olan tasarımcılar, mimarlar ve bilim adamları canlıların yaratılış özelliklerini kendilerine örnek alarak, yeni modeller üretme yoluna gitmişlerdir.
ndi kullandıkları tekniklerle doğadaki mükemmel teknikler arasında çok büyük bir fark olduğunu da hayretle fark etmişlerdir. Bu da onları doğaya hakim olan üstün bir Akıl Sahibi'nin varlığına götürmüştür. Çünkü tüm bu inceliklerin tesadüflerle oluşmasının imkansızlığını görmektedirler. Bilim yoluyla kavradıkları bu üstün aklın sahibi, kuşkusuz göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'tır.
Söz gelimi, önceleri "V" biçimli yapılan gemi pruvalarına, yunuslar incelendikten sonra, "yunus burnu" adı verilen bir çıkıntı yerleştirilmiştir. Çünkü, yunusların burun tasarımlarının, suyun en mükemmel biçimde yarılması için ideal olduğu anlaşılmıştır. Elbette yunusun sadece burun yapısı değil, taşıdığı tüm özellikler kendisi için idealdir çünkü her biri "kusursuzca yaratan" (Haşr Suresi, 24) Allah'ın eseridir.
Bu bölümde, yunus örneğinde olduğu gibi doğadan taklit edilerek yapılan modellere yer verecek ve Allah'ın yaratışındaki üstünlüğe dikkat çekeceğiz. Canlılardaki herbiri tasarım harikası olan bu özellikler, Allah'ın büyüklüğünü takdir etmek bakımından önemlidir. Burada yer verilen canlıların özellikleri milyonlarca yıldır yani yaratıldıkları andan beri vardır. Oysa insanoğlu bunları ancak son bir iki yüzyıldır taklit edebilmektedir. Allah'ın yüceliğini görebilenler için, doğadaki herşey böyle özelliklerle donatılmıştır. Bu durum bir ayette şöyle belirtilmiştir:
"(Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir." (Zariyat Suresi,
Böcekler ve Robot Teknolojisi
Böceklerle ilgilenen sadece mimarlar değildir. Elektronik mühendisleri de robot teknolojisini geliştirmek için böcekleri gözlemlemeyi ihmal etmezler. Böceklerin bacakları model alınarak yapılan robotlar, yere daha dengeli basmaktadır. Ayaklarının ucuna özel vantuzlar yerleştirilen böcek robotlar, sinekler gibi duvarda yürüyebilmektedir. Bir Japon firmasının böceklerden esinlenerek yaptığı robot, tavanda yürüme özelliğine sahiptir. Firma, üzerine hassas alıcılar yerleştirdiği bu robotu köprülerin alt yüzeylerini kontrol etmekte kullanmaktadır.48
Amerikan ordusunun uzun zamandır mikromakineler ile yakından ilgilendiği bilinmektedir. Profesör Johannes Smith’e göre, aynen karınca görünümündeki bir robotu bir milimetreden küçük bir motor rahatlıkla hareket ettirebilecektir. Bu şekilde yapılacak bir robotun, karınca ordusuyla düşman radarlarına, uçak motorlarına ya da bir bilgisayar terminaline rahatlıkla girip zarar verebileceği hesaplanmaktadır. Nitekim Japonya’nın iki büyük endüstri kuruluşu Mitsubishi ve Matsushita ortak çalışma ile karınca robotlar için ilk adımı atmış durumdadır. Bu ortak çalışmanın ürünü 0,42 gram ağırlığında ve dakikada 4 metre yürüyebilen bir mini robot olmuştur.
Böcekten Modern Tren İstasyonuna
1987 yılında Fransız politikacılar, hızlı tren TGV'nin işleyeceği hatta bulunan Lyon-Stolas İstasyonu için mimar Santiago Calatrava'yı çağırdılar. Amaçları istasyon için nasıl bir yapı düşündüklerini anlatmaktı. Bu yeni istasyon, görkemli, çarpıcı ve atılımcı nitelikler taşıyan bir simge olmalıydı. Calatrava, istekleri dinlerken önündeki bir kağıda bir böcek resmi çizdi. İlham kaynağı bir böcek olan bu istasyon dinazor kemiği görünümüdeki beton sütunlarla desteklendi. Ayrıca yapının bir böcek kabuğunda rastlanabilecek canlılıkta yeşil ve mavi renklerle aydınlatılması da ihmal edilmedi. İstasyon, Temmuz 1994'te açıldığında politikacıların tüm isteklerini karşılayan ihtişamlı bir eser ortaya çıkmıştı.
Gemi pruvası - Yunus
Yunusların burun çıkıntısı, modern büyük gemilerin pruvasına model olmuştur.
Günümüzde inşa edilen büyük gemilerde "V" şeklindeki pruvalar yerine yunusların burun çıkıntısına benzer bir yapı kullanılmaktadır. Bu biçimdeki pruva su yüzeyini daha iyi yarmakta, böylece daha az enerji harcamasıyla daha süratli yol alınması sağlanmaktadır. Yunus burnu şeklindeki bu tip pruvalardan % 25’e ulaşan oranda yakıt tasarrufu sağlamaktadır.
Concorde - Yunus
Yunus pruvası aynı zamanda Concorde’un tasarımcılarına da model olmuştur. "Mühendisler, havanın Concorde'un dış yüzeyinde yaptığı sürtünmeyi engellemek için yaptıkları çalışmada, yunus balığının iğ biçimindeki burnundan etkilendiler. Bu balığın kuyruk yüzgeci suyun içinde adeta bir motor görevi görüyor. Concorde'un da motorları yunustaki gibi arkaya yerleştirilmiş ve mükemmel bir sonuç elde edilmiştir."
Denizaltılar - Yunus
Yunusların mekik biçimindeki vücut yapıları onlara büyük bir hızda hareket yeteneği kazandırmaktadır. Ancak bilim adamları balığın bu kadar hızlı gitmesinde büyük bir rol oynayan başka bir yapı daha keşfettiler:
Yunus derisi üç katmandan oluşur. Dıştaki katman ince ve çok esnektir; içteki katman kalındır ve bu katmana plastik kıllı bir fırça görünümünü sağlayan esnek kıllardan kuruludur. Katmanların üçüncüsü olan ortadaki ise süngerimsi bir maddeden yapılmıştır. Son hızla yüzen yunus balığına etki edebilecek ani bir basınç iç katmanlara iletilerek söndürülür. Alman denizaltı mühendisleri, dört yıllık bir araştırmadan sonra bu özelliğe sahip sentetik bir kaplama yapmayı başardılar. Sözkonusu kaplama iki kauçuk tabakadan olşuyor ve tabakalar arasında yunusun deri hücrelerine benzeyen kabarcıklar bulunuyordu. Bu kaplamaların kullanıldığı denizaltıların hızlarında % 250 oranında bir artış görüldü.
Sonar - Yunus
Yunuslar başlarının önündeki özel bir organdan saniyede 200.000 titreşime sahip ses dalgaları yollarlar. Bu titreşimlerin yardımıyla sadece yollarındaki engelleri hissetmekle kalmaz aynı zamanda, yankının özelliklerinden söz konusu cismin yönünü, uzaklığını, hızını, büyüklüğünü ve şeklini de ayrıntılarıyla hesaplayabilirler. Sonarın çalışma prensibi yunusların bu algısıyla aynıdır
Süngerin iskeleti
Deniz süngerinin, cam liflerinden ve ince iğnemsi yapılardan oluşmuş birbirine geçişli bir iskeleti vardır. Bu iskelet, süngeri her türlü denizaltı şartından korunmaktadır. Benzer teknikle yapılan BMW binası ise, denizaltı şartlarında yaşayan süngerin iskeletine oranla oldukça dayanıksızdır.
Akbaba-Uçak
Akbaba, kanatlarının ucundaki tüyleri, bir elin parmakları gibi açarak, kanatlarının oluşturduğu büyük hava girdaplarını küçültür (solda). Sağdaki resimde ise aynı aerodinamik yapıyı uçakta da gerçekleştirebilmek amacıyla hazırlanan model görülüyor.
Helikopter-Yusufçuk
Savaş araçları ve roketler üreten MBB firması, BO 105 tipi helikopteri üretirken, Yusufçuğun yapısını ve uçuş stilini kendine örnek almış.
Helikopter üreten Amerikan Skorsky firması da yusufçuğu doğrudan helikoptere adapte ederek yeni bir tasarım yapmıştır. Yukarıda helikopterin tasarımı sırasında, bu işin nasıl yapıldığı arabasamaklarıyla birlikte görünüyor.
Uçak Kanatları- Yusufçuk
1930'lu yıllarda mühendisler uçakların kanatlarının uçlarını, havada oluşan akımların yol açtığı titreşimlerin araca zarar vermemesi için ağırlaştırmaya başladılar. 20 yıl sonra bilimadamları bu sistemin yusufçuğun kanatlarında öteden beri varolduğunu farkettiler. Yusufçuğun kanatlarının ucunda siyah küçük hücreler yoğunlaşarak, uçak kanadının ucundaki ağırlığın görevini yapıyorlardı...
Kedi balığından alınan örnek:
Kedi balığının vücudunun hidrodinamik açıdan elverişli yassı biçimi, uçak tasarımcılarına örnek olmuştur. Yassı biçimli modeller bugün hem savaş sanayinde hem de sivil havacılıkta kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin Mc Donald Douglas’ın ‘Orient Express’ modeli, kedibalığı görünümdedir. Sesten yaklaşık 2 kat daha hızlı olan bu yeni modelin yassı biçimi, uçarken karşılaştığı hava direncinin minumum seviyede olmasını sağlamaktadır.
Radar - Yarasa
Görme duyuları ‘kör’ denebilecek kadar zayıf olan yarasalar ultrason denilen çok yüksek titreşimli ses dalgaları yayarlar. Bu sesler saniyede 20.000 titreşimin üzerinde olduğundan, insan tarafından duyulamaz. Yarasının yaydığı ses dalgaları havadaki ve yerdeki hayvanlara veya hayvanın önündeki diğer engellere çarparak yansır. Yarasa, yansıyan ve kendine gelen bu titreşimlere göre yönünü ve hareket tarzını belirler. Radarın çalışma prensibi de aynıdır.
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 7 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|